Home » Göç Ettikten Sonra Depresyona mı Girdim Acaba?

Göç Ettikten Sonra Depresyona mı Girdim Acaba?

Göçmenlik

Göçmenlik

Nitelikli Göçmenlikte 2. Yıl

Göçmenlikte uzun turistlik döneminin hüküm sürdüğü 1. yılın bitmesinin ardından, yeni bir döneme giriş yapıldı.  Bu 1. ve 2. yıllar arasındaki göçmenlik dönemi: ümitsizlik ve özlemin baskın olduğu ara ara da öfke hissettiğimiz dönem diyebilirim. 

İskoçya’da 2. yılımızı tamamladığımız bu günlerde gurbette yaşamanın, göçmen olmanın güzelliklerini zorluklarını anlatmak istedim. Özetle içimi döküyorum.

Aynı zamanda buranın avantaj ve dezavantajlarının değerlendirmesini yaptık. Ve 2 yılın sonunda burada artık yerleşik düzene geçmeye karar verdik. Yani zorlukları çok olsa da güzellikleri daha fazla diyebilirim.
2 yıldır İskoçya’da yaşamak nasıl?
Inverness

Bence İskoçya’da yaşamak diye genelleme yapmak çok doğru olmayacaktır. Büyük şehirleri Glasgow, Edinburgh’ta yaşamak ile Inverness’te yaşamak tamamen farklı deneyimler. 

İskoçya’ya nasıl taşındığımızı merak edenler bu linke bakabilir!

En başta Glasgow’daki ağır İskoç aksanına burada çok rastlamıyorsunuz. 50.000 nüfuslu sanki bir kasaba şehirde yaşıyoruz ve burada hayat olabildiğince yavaş.
Burada yaşamanın en güzel yanı belki de kendi zamanınızı kendiniz yönetebiliyor oluşunuz. Özellikle ebeveyn olduktan sonra bunun ne kadar önemli olduğunu fark ettim. Hele bir de kurumsal hayatınız varsa ev iş çocuk üçgeninde kendinizi kaybetmeniz çok mümkün. 

Saatle yarış halinde yaşadığımız bir dünyadan çıkıp hayatımızı dengeli, anlamlı ve koşuşturma ve kaosun içinden uzaklaşıp yaşamak Inverness’te yaşamanın en güzel yanı. 

Ancak bunun yanında Türkiye’de sahip olduğumuz bazı rutinleri burada kaybettik gibi hissediyoruz. Örneğin haftada 3 gün aletli pilates yaparken şuan buna imkan yok. Bunun bir sebebi ebeveynlik ancak diğer sebebi de bu tarz hizmetlerin burada düşündüğümüzden çok daha pahalı olması.
Psikolojik Boyutta Hissettiklerim

Yazıya başlamadan önce naçizane bir tavsiyem olacak. Bence göçmenlik öyle dışarıdan görüldüğü gibi kolay / turistlik gibi birşey değil.

Eğer hayatınızda bir dönem terapi almayı düşünüyorsunuz buna yeni bir ülkeye taşındığınızda başlamanın faydalı olacağına inanıyorum. Zaman zaman travmatik bir durum bile olabilir hatta çünkü gelmeden var olan beklentilerin bir kısmını / tamamını burada bulamıyor olmak, ayrılık veya kayıp duygusunun su üstüne çıkması günlük yaşantınızda sizi çok fazla demotive edebilir.

Bunlara hepimizin tepkisi tabiki kendi geçmişimizden getirdiğimiz şemalarımıza bağlı. Bu sebeple hepimizin adaptasyon süreci birbirinden çok farklı. Ben yalnızca kendi gözlemlerimi ve hislerimi dilim döndüğünce anlatmak istiyorum.
 
Belki Covid döneminde taşınmış olmak bu ayrılık / kayıp korkusunu çok daha fazla su üstüne çıkarmış olabilir. çünkü her gün aklında ya birine bişey olursa ve uçuş iptali / karantina sebebiyle gidemezsen korkusu oluyor.

Ayrıca “yabancı” terimiyle gerçekten yüzleşiyorsunuz. Bu noktada yabancı kelimesi size ne ifade ediyor hiç düşündünüz mü? Emre Onar’ın bir gidene soralım podcastinde denk geldim bu açıklamaya.

 Sizin için yabancı heyecan verici bir kelime mi yoksa korkutucu bir kelime mi? 

Tamamen geçmiş getirilerimize bağlı olarak göçmenlik sürecimiz şekilleniyor özetle. Ve tabiki geldiğiniz yerdeki halkada “yabancı” kelimesi ne ifade ediyor o da çok önemli.

Kariyer Açısından Göçmenlik

Gözünüzde canlanması açısından size önceki mevcut şartlarımızı hemen özetleyim… Türkiye şartlarında Okan ve ben ülkemizin en iyi savunma sanayi şirketlerinde çalışan ve akademik kariyere de odaklanmış iki mühendistik. 

Sonrasında bir oğlumuz oldu, Toprak, ve ben doğum iznine ayrıldım. İş hayatına ara vermiş olsam da aynı zamanda doktora programına kayıt olarak akademik kariyerimi güçlendirmeye çabalıyordum.

Biz buraya taşındığımızda Toprak 8 aylıktı. Benim Türkiye’de ki planım 2 yıl kadar çalışma hayatıma ara verip, hep Toprak’ın yanında olmaktı. Sonuçta geri rahatlıkla dönebileceğim güzel bir kariyerim vardı!
Buraya taşındığımızda da aynı düşüncem devam ediyordu. 1.5 yıl boyunca Türkiye’de yaşıyor olsam anneliğimin tadını rahatça çıkarabilecektim. Ancak burada acaba iş dünyasına yeniden dönebilecek miyim? stresiyle baş etmek zor oldu. Sürekli iş arama, mülakat stresi derken göç etmekle ilgili kararlarımı sorguladığım bir dönemdi. 
 
Ayrıca mevcut ekonomik özgürlüğümü de kaybetmiştim. Eşim tarafından bunun hiç sorun edilmediğinin farkındaydım. Yine de kendi kazancınız olması bambaşka bir duygu.
Kısacası Okan’ın kariyeri için buradayız, artık ekonomik özgürlüğünde kalmadı, evde çocuk büyütmek için mi kariyerin için çabaladın düşünceleri bir karabulut gibi üzerime çökmüştü!
 
Ancak birçok mülakat sonucu red alsam da kadere bakın ki aynı gün 2 ayrı firmadan teklif aldım! Şimdi seçme sırası onlarda değil bendeydi. Mülakat soruları için linke tıkla. 
 
Benim için göçmenlik süreci iş dünyasına geri dönmekle birlikte renk değiştirdi diyebilirim.

Ara ara yaptığım işin yeterince tatmin etmemesi sebebiyle bir mutsuzluğum olsa da tabiki yeniden iş dünyasına dönmek çok güzel.

Göçmen Olarak Ebeveyn Olmak
Göçmen Olarak Ebeveyn Olmak
Belki de bir göçmen olarak en zorlayıcı konulardan birisi de yeni anne baba olmuşken ülke değiştirmek. Zaten hayatınıza yeni bir bebeğin girmesi mevcut düzeninizi, rutinlerinizi komple değiştirirken bir de bu düzene alışamadan göç etmek yine yıpratıcı bir süreç oluyor.
 
Yarım saat bile olsa bırakacak kimsenizin olmamasını hayal edebiliyor musunuz? Şu an bir arkadaş grubumuz oluştu çok zor da kalınca rica edebiliriz belki ancak genel şartlarda çok zor.
 

Aynı anda hasta olmak en çok korktuğumuz konulardan maalesef. Covid zamanı üçümüz birden hastalandık ki çok yıpratıcı olabiliyor. 

Baş başa kalmak da neredeyse imkansız. Önceden düzenli gittiğimiz tiyatrolar, konserler, yemek workshopları, tüplü dalış bunların hepsi çok eskidendi ve çok güzel şeylerdi diye anımsıyorum sadece.

Ve çalışırken ev işleri konusunda desteksiz olmakta zor oluyor. Türkiye’de beyaz yakalı bir çalışanın normal standartlarında olabilecek şeyler örneğin evine düzenli temizliğe bir yardımcı gelmesi gibi burada aşırı lüks kalıyor.

En çok sorulan soru Irkçılığa Maruz Kaldık mı?
Olayin gectigi göl
Bariz bir ırkçılığa maruz kaldık diyebileceğim tek bir oldu. Göl kenarında güzel bir restoranda Toprak göle taş atarken bir aile geldi. Biz orada vakit geçirirken ailenin oğlu göle taş atmak istedi ancak kadın “biz bilgili insanlarız, göle taş atmıyoruz” gibi abuk sabuk bir cümle kurdu.
 
Üstünden biraz zaman geçti sonra yemek yediğimiz masanın etrafında dolanıp resmen neler yediğimize baktı. Ama bunu komple bir halka genellemek doğru olmayacaktır.
 
Yalnızca sokaklarda, marketlerde insanların merak edip bizlere baktığını hissediyoruz zaman zaman. Konuştuğumuz dil ya da görünüş farklı geliyor olabilir. Rahatsız edici bir durum olmuyor.
İş yerimiz zaten uluslar arası bir şirket. Aklınıza gelebilecek her ülkeden insan var. Toprak’ın kreşi de benzer şekilde. 

Kötü bir şey yaşarsak şüphesiz ki instagram hesabımızdan sizlere anlatırız.
Kendi yazdığım yazıyı okurken dedim ki ee Ceyda niye kalıyorsunuz burada o zaman?

Neden yerleşik hayata geçmeye karar verdik?

Doğayla iç içe yaşıyor olmak, kafanı kaldırdığında gökyüzünü ele geçirmiş rezidansların olmaması, eskiyi korumanın güzelliğini sonuna kadar hissediyor olmak çok güzel.
 
Öyle bir şehir hayal edin ki bir sabah uyandığınızda sokakta orta çağ dönemine ait kıyafetler giyen birileri görseniz o döneme ışınlandığınızı zannedebilirsiniz.
Inverness
Ayrıca eğitim bir lüks değil, özel okul kültürü Türkiye’deki gibi yok. Sonuçta eğitim ticaret değil. Toprak’ın eğitim hayatını düşündüğümüzde büyük bir avantaj sağlıyor.
 
Yasalarla kanunlarla hakkımın korunduğu biliyorum. Bu his insana gerçekten iyi geliyor.
 
Kadın olarak kendimi daha güvende hissediyorum. Ne giydim, bu saatte dışarı çıkıyorum bişey olur mu stresi hissetmiyorum. 

There are 2 comments

Comments are closed.